İstanbul dün, ardı ardına meydana gelen 5.9 ve 6.2 büyüklüğündeki depremlerle bir kez daha sarsıldı. Vatandaşlar geceyi sokaklarda ve bulabildikleri afet toplanma alanlarında geçirmek zorunda kaldı. 17 Ağustos 1999 depreminden bu yana geçen 26 yılda İstanbul’un depreme ne kadar hazırlandığı ise bir kez daha tartışma konusu oldu.
Atatürk Havalimanı Alternatif Olabilirdi
Olası bir afet durumunda kullanılabilecek en stratejik alanlardan biri olan Atatürk Havalimanı, İstanbul Havalimanı’nın faaliyete geçmesiyle atıl duruma düştü. Ancak burası bir afet merkezi ya da toplanma alanı olarak değerlendirilmek yerine, pistleri kırıldı, hastane yapıldı, bazı alanlara tenis kortları kuruldu. Millet Bahçesi projesi kapsamında halka açılacağı açıklansa da yıllardır kullanılamaz durumda.
Toplanma Alanlarının Yerine AVM’ler Dikildi
İstanbul Planlama Ajansı’nın verilerine göre, deprem sonrası barınma ihtiyacını karşılayabilecek büyüklükteki alanlar AVM’lerle doldu. Şu an kentte 95 adet, her biri 20 bin metrekarenin üstünde AVM bulunuyor. Bu AVM’lerin çoğu, deprem sonrası toplanma alanı olarak belirlenen noktalarda inşa edildi.
Kent merkezindeki geniş askeri araziler de yeşil alan ya da toplanma alanı olarak değerlendirilmek yerine imara açıldı. Beşiktaş gibi merkezi bölgelerde bu alanlara lüks rezidanslar yapıldı. Böylece kamuya ait acil durum alanları özel mülkiyete dönüştürüldü.
Göç Önlenmedi, Teşvik Edildi
Deprem riski taşıyan bir şehir olan İstanbul’a göçün sınırlandırılması öneriliyordu. Ancak bu önerilerin aksine, özellikle Ataşehir’deki Finans Merkezi gibi projelerle göç teşvik edildi. Kent nüfusu artarken, risk de katlandı.
Kurumlar Boşaltıldı, Önlem Yerine Kullanılamaz Hale Geldi
Okullar, hastaneler ve kamu binalarının depreme karşı güçlendirilmesi yerine bazı yapılar “depreme dayanıksız” denilerek boşaltıldı. Örneğin Harbiye’deki TRT binası ve birçok hastane hâlâ kullanılmıyor. Bu süreçte bazı yapıların farklı amaçlarla yeniden değerlendirildiği ve rant elde edildiği iddiaları gündeme geldi.
Deprem Değil, İhmal Öldürüyor
Uzmanlar ve sivil toplum kuruluşları, olası büyük İstanbul depreminde en büyük riskin hazırlıksızlık olduğunu belirtiyor. Alınmayan önlemler, yok edilen toplanma alanları ve kamu kaynaklarının farklı amaçlarla kullanılması, yaşanabilecek felaketin boyutunu artırıyor.