Nerede olduğunu bilmeyen başına neler geleceğini de bilmez. Sormayan sorgulamayan toplumlarda uçsuz bucaksız bir karanlıkta yürür. Belki de ayağınızı bastığınız yer yol bile değildir.  

Bir ülkenin geleceğini tayin eden toplumsal başkaldırısını ve direnişini Dünya tarihine altın harflerle yazdıran bir şehrin bugün geldiği nokta tam olarak böyle değil mi? Verdiği amansız varoluş mücadelesini Kahraman unvanını en çok hak eden şehrin günümüzde gerçeklerden bu kadar kopuk olması insanı gerçekten ürkütüyor. 

104 yıl önce kendi vatanını müdafaa için kendi evini ateşe verip, çocuğuyla gözünü kırpmadan savaşa giren insanlar bu günkü halimizi görse kim bilir ne kadar acı çekerlerdi! Okumayan, araştırmayan, gelişmeyen bir şehir. Yazdıklarıma ne kadar öfkeleniyorsanız gerçeklerden de o kadar uzaklaşıyorsunuz demektir.  

104 yıl içinde ulaşım ağlarının dışına itilen, zamanla yaşanan toplumsal felaketlerle ülkenin öcüsü haline gelen bir şehir haline nasıl geldik. Ne acı bir manzara. Ne büyük bir hayal kırıklığı! 

Merhum Kemal Sunal’ın Zübük filmini belki de sahne sahne ezbere biliriz. Herkesin kahkahalarla baktığı o filme yüzümde acı bir gülümsemeyle bakıyorum! Ne kadar bilindik sahneler var. 44 yıl önce çekilen bir film dünü anlattığı gibi bugünü de nasılda anlatıyor.  

Sméagol’ın yüzüğe aşkı onu nasıl köleleştirip çürüttüyse, bugün de kendi menfaatine odaklanıp şehrini satanların, koltuklara ve makamlara oturduktan sonra sadece kendine ve hizmet ettiklerine adak olanların bizi nasıl çürüttüğünü görüyoruz.  

Din tüccarlarının, paraya tapan iş insancıklarının, siyasi piyon olmuş kuklaların, yaşadığı şehri ve tarihini bilmeyen ölüm uykusundaki bir toplumun bizi sürüklediği bu acı manzarayı seyretmek insanı derin bir umutsuzluğa sürüklese de ders çıkarmamız, özümüze dönmemiz gereken bir kırılma noktasındayız.  

Artık kavgayı bizi çürüten bu çirkin kavga’yı bırakmalıyız! Birbirimize olan öfkemiz bize hazırlanamadığımız bir kıyameti yaşattı ve biz artık bundan ders çıkarmalıyız. Birbirini seven, şehri için bir araya gelmeyi şeref sayan, kendi halkı için mücadeleyi kutsal bilip gururunu ve kibrini cayır cayır yakan bir toplum olmalıyız. Toplumun tamamının kaybettiği bir kavga da kişilerin ve grupların kazanımı zafer değil felakettir.  

Hangi partiden, hangi gruptan, hangi inançtan, hangi ırktan veya mezhepten olursanız olun artık konuşmaya ve önümüzdeki engellere odaklanın. Bu yeni dönem de lütfen parti logolarının bize faydası olmayan zaferlerini bırakın ve zafer sadece Kahramanmaraş’ın olsun.  

KAZANAN KAHRAMANMARAŞ OLSUN!