Dr. Öğr. Üyesi Öztürk, yapılan araştırmalarda, bağımlılığın temel ölçütleri olarak bilinen aşerme, kontrolsüz tüketme ve tolerans gelişim süreçlerinin birçok çalışmada gösterildiğini ifade etti. Özellikle basit karbonhidratlar ve yağların, bağımlılık yapıcı maddelere benzer şekilde beyinde etki gösterdiğini vurgulayarak, yeme bağımlılığı kavramının desteklendiğini belirtti.

İşlenmiş Gıdaların Rolü

Öztürk, işlenmiş gıdaların çeşitlenmesi, kolay ulaşılabilir olmaları ve çekici reklamlarla sunulmalarının, aşırı lezzet hissi yaratıp bağımlılık için zemin oluşturduğuna işaret etti. Aşırı işlenmiş gıdaların içerdikleri çabuk emilen basit karbonhidratlar nedeniyle kan şekerini hızlı yükselttiklerini ve beyin tarafından ödül merkezlerini daha güçlü uyaran bir etki yarattıklarını açıkladı.

Sağlık Sorunlarına Davetiye Çıkaran Yeme Bağımlılığı

Yeme bağımlılığının, sadece zorunlu bir yaşamsal ihtiyaç olmanın ötesinde, lezzetli yiyeceklerin verdiği haz ve keyif nedeniyle olumsuz duygularla baş etme yolu olarak kullanılabildiğini belirten Öztürk, bu durumun kilo sorunları, kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı gibi bir dizi sağlık sorununa yol açma riski taşıdığını söyledi.

Kişiye Özel Tedavi Yaklaşımları

Yeme bağımlılığının tedavisinin, mevcut haliyle obezite veya aşırı yemeyle giden başka bir durumun tedavisinden çok ayrışmadığını ifade eden Öztürk, kişiye özel, bütüncül tedavi yaklaşımlarının yeme bağımlılığı tedavisinde daha iyi sonuçlar verdiğini belirtti. Ruhsatlandırılmış bir ilaç tedavisi olmamakla birlikte, psikososyal ve bilişsel müdahaleler, nöromodülasyon tedavileri ve bilişsel davranışçı terapi gibi çeşitli psikoterapi yaklaşımlarının mevcut olduğunu vurguladı.